(2) Karımın Ölümünden Sonra Yoldan Çıktım! Fantastik Seks Hikayeleri!



Karımın Ölümünden Sonra Yoldan Çıktım! (2) (Hüseyin 59 Y., İstanbul)








Sabah erkenden
kalktım. Bir bakire sikmek bana yaşam enerjisi vermişti adeta.
Yalımın korusunda bir koşu yaptım. Artık kendime daha
çok dikkat etmem lazımdı. İş üstünde kalpten gitti Hüseyin
dedirtip torunlarımı rezil etmek istemiyordum. Karım öldüğünden
beri bıraktığım koşulara ve fitnes salonumdaki
ağırlık çalışmalarına geri dönmeliydim. Koşudan
sonra muhasebecim Gökhan’ı arayıp, Tekin’e göndereceğimiz
parayı bloke etmesini söyledim.

Kahvaltımı
kayıkhanede ederken, kahyam Ömer bir şeyler söylemek istiyor gibi
bakıyordu. “Hayırdır, ne oldu Ömer?” dedim. “Beyim,
benim kızım Leyla bitirdi hukuğu sayenizde, iş arıyor,
3 aydır bulamıyor. Bir desteğiniz olur mu diye soracaktım?”
dedi. Kahya tek kızını Anadolu’da okutmuştu. Kızını
en son geçen sene görmüştüm. Kapalı, uzunca bir kızdı
hatırımda kalan. “Ömer saçmalama, ara gelsin bugün ofisime,
konuşalım, bizim şirketin hukuk departmanına girsin!”
dedim. Gözleri parladı Ömer’in. O sırada Tekin’den telefon gelince
kahyayı dışarı gönderdim.

Tekin, “Para
gelmemiş…” deyince, “Ulan pezevenk, dün benim seks kasedimi mi
çekmeye çalıştın? Siktir git, sana para falan yok!” dedim. Tekin,
“Öyle bir şey yapmadım… Kanıt olmadan suçluyorsun…”
dedi. “Bekle sen amına koduğumun çocuğu, ben senin ne mal
olduğunu bilmiyor muyum!” deyip telefonu kapattım. Sekreterim
Gülper’iyi aradım, “Bana Tekin’in borçlu olduğu tüm işleri
toplayın, ne borcu varsa bana devredecek o alacaklılar!” dedim.
Ardından şirketin güvenlik müdürü Tayfun’u aradım. Durumu
anlattım. İlayda’yı işin içine karıştırmadan
oteldeki pezevengi bulmasını ve otelde o odayı gören kamera
kaydını istedim. Tayfun, “Akşama kadar hallederim!”
deyip kapattı.

Şirkete gittim.
Gülperi yine melek gibi giyinmişti. Mavi bir etekle pembe bir bluz vardı
üstünde. Odama geçtim, bugün olacak İngiliz ortağımla
görüşmeye hazırlanıyordum. Melike aradı, “Hüseyin baba,
bugün bir ara şirkete gelsem konuşabilir miyiz?” dedi. Tekin
götü kızını araya sokmaya çalışıyordu. “Olur,
akşam saat 7-8 gibi gel!” dedim.

İngiliz
ortağım Richard gençliğimden tanıdığım
biriydi. Babam vefat etmeden önce İngiltere’de yaşıyordum ve Richard’la
o zamanlar çok yakındık. Toplatıya Richard’ı beklerken,
mavi gözlü, bembeyaz tenli, 25 yaşında bir kızla, kısa
boylu bir adam geldi. Tanıştık, Richard’ın kızı
Sarah imiş. Babasının son dakika bir sağlık sorunu
yaşadığını, kendisinin kocası Zack ile beraber bu
işe bakacağını söyledi. Canım
sıkılmıştı, çok büyük işti, böyle büyük bir
işi 25 yaşında birine vermek riskti.

Onların
ekibiyle benim ekibim sunum yaparken, Sarah ile kocasının arasındaki
gerilim hissedilir seviyedeydi. Tartışmaya başladılar. Önce
iş hakında İngilizce başlayan tartışma sonra
İrlandacaya döndü. Ben de az buçuk anlardım İrlandaca. İş
hakkında başlayan tartışma birden yatak odası
tartışmasına dönüşmüştü. Olay fiziksel itişmeye
geçince ben hemen Zack’ı ve Sarah’ı farklı farklı odalara
aldırdım. Bu iş görüşmesi resmen fiyaskoydu. Amına
koduğumun Richard’ı, senin sağlık sorununu sikeyim, iş
batmıştı nerdeyse. Bizim ekibe, “Her ihtimale
karşı iş iptalmiş gibi düşünün ve B planımız
olan şirketle temasa geçin!” dedim.

Sonra da Sarah’la
konuşup, babasının beni aramasını, kendisi gibi toy
birini muhattap almayacağımı söyledim. Kocasıyla
olan fiziksel itişmeden sonra gözleri dolmuştu. Birden ağlamaya
başladı. Evliliklerinde sorunlar olduğundan bahsetti. Öğle
yemeği saati gelmişti, Sarah’a baş başa yemeğe
çıkmayı teklif ettim. Gittiğimiz restoranda, ona evliliğin
karşılıklı anlaşıyla mümkün olduğunu öğütlüyordum
ki, çatalını tabağına fırlatıp, “Mikro
penisiyle ne anlayışı bekliyor o ibne herif?” dedi.
Şaşırmıştım. Ben halen kızın
evliliğini kurtarmak için konuşmaya çalışırken,
lafımı kesip, “Hüseyin bey, siz babamın çok eski dostusunuz,
ben doğmadan siz Türkiye’ye yerleştiniz, ben bu gibi durumları
ilk defa yaşamıyorum, boşanma davamızı babam araya
girip 4 kere geri çektirdi. Babam damadını çok seviyor!” dedi.

Tahmin
ettiğim şeydi galiba. Richard bir homoseksüeldi ve Zack’la bir
ilişkisi vardı muhtemelen. Richard’ın homoseksüel olduğunu
İngiltere’deyken anlamıştım, zamanında bana bile
yürümüştü, ama ilgim olmadığını fark edince
vazgeçmiş, çok iyi iki arkadaş olmuştuk. Karısıyla da
babasının zorlamasıyla evlenmişti zamanında. Hep bu
kimliğini saklamak zorunda kalmıştı. Ama
anlaşılan Zack’la olan ilişkisini devam ettirmek için
kızının hayatını yakmaktan geri kalmamıştı.
Sarah’a telefon numaramı verip, Türkiye’den ayrılmadan bir
ihtiyacı olursa aramasını istedim. Ofise döndüm.

Sonra şirketin
güvenlik müdürü Tayfun aradı. Otel yönetimini emniyet
aracığıyla zorlayıp kamera görüntülerini incelemiş.
Tekin’in bir odaya bir kamera ile girdiği görülüyormuş. “Görüntülerin
CD’sini bana getir bırak!” dedim. Gülperi de sabah verdiğim
Tekin’in borçlu olduğu tüm şirketlerden senet alma işini
halletmişti.

Derken, kahyam
Ömer’in kızı Leyla geldi. Çocukken benim oğlanlardan bile uzundu,
şimdi ise 1.90 boyu var gibiydi. Hoşbeşten sonra
diplomasına filan bakıyordum. Uyduruk bir üniversiteden mezundu,
ortalaması bile eh işteydi. Kahyamın kızı olmasa
işe filan almazdım da, neyse. Bizim hukuk departmanına
yolladım. Yarım saat sonra Leyla tekrar yanıma geldi. Daha yeni
işe alınmıştı, ama ağzından avans lafı
döküldü. “Durun Leyla hanım, daha işe bile başlamadınız,
ne avansı?” dedim. “Peki bana borç verseniz? Maaşımı
alınca öderim!” dedi. Hiç hoşuma gitmemişti bu iş. Maaşının
yarısı kadar para çıkarıp verdim ve “Bir
sıkıntın mı var?” diye sordum. “Yok, şu an
biraz sıkışığım sadece…” dedi. Teşekkür
edip kapıya yöneldi. Tuhafıma gitmişti.

Başıma
bela almış olmayayım bu kızı işe alarak diye
düşünürken, Tayfun girdi içeri. Leyla odamdan çıkarken, Tayfun iyice
bir süzdü kızı,
sonra da, “Bu huri kim, devlet gibi kız?” dedi. “Tayfun, o bizim
Ömer’in kızı, bulaşma!” dedim. Tayfun, “Ömer gibi
itten böyle kız doğar mı lan?” dedi, güldük. Hoşbeşten sonra otelin CCTV kayıtları olan CD’yi verdi. “Pezevengi
de araştırıyorum, bir şey çıkarsa ararım!
Başka benlik iş var mı?” diye sordu. Leyla’nın avans
istemesinden bahsettim. Tayfun’un da tuhafına gitmişti, “Ona da
bakarım!” deyip çıktı…

Akşam
olmuştu, iş açısından fiyasko bir gündü. Bu stresi iyi bir
seksle atarım deyip İlayda’yı aramayı düşündüm. Ama eğer
hergün İlayda’yı sikersem beni parmağında oynatabilirdi.
Aklıma İlayda’nın icralık evleri geldi. İcra
işlerine bakan bir tanıdığımı arayıp bilgi
edindim. Evin fiyatı kelepir bile denebilirdi. Muhasebeye bilgileri verdim
en kısa sürede halledin dedim. İlayda’yı bir sonraki sikmeye
gidişimde tapuyla gidecektim…

Gülperi de
çıkınca ofiste yalnız kaldım, saat 8’e geliyordu. Melike
geldi bir süre sonra. Siyah mini bir etekle dekolteli bir üst bluz giyinmişti.
Konuya ben girdim, “Babanın borçları için geldinse, o konuyu ben
hallettim, para vermektense piyasadaki senetlerini topluyorum!” dedim.
Para vermekten vazgeçtimi öğrenince şaşırdı. Yeni
haberi olmuştu sanırım. Melike bir şey demeyince, “Sorun
o değilse ne Melike?” dedim. “Hüseyin baba, biliyorsun oğlun
öldüğünde biz daha gerdeğe girmemiştik, ben halen bakireyim. Ama
artık dayanamıyorum, ya bana bir kısmet bulun evleneyim, ya da ben
kendi ihtiyaçlarım için bir jigolo tutacağım!” dedi.

Bizim çevrede kadınların
jigolo tutması yaygın olsa da, o anda sinirim tepeme
çıkmıştı. Kolundan tutup, “Ne jigolosu, sen beni rezil
mi edeceksin, orospu mu olacaksın başıma? Valla oğlumun
emaneti demem sıkarım kafana, benim bir adım var! Kısmet
istiyorsan gidersin babanla istersin, ama ben gavat değilim! O üstüne yaptığım
tüm hisseleri de geri vereceksin. O hisseler senin jigoloyla veya yeni kocanla
yemen için sana verilmedi. O kadarla da bırakmam, babanın borç
senetlerini veririm bir mafyaya, dımdızlak bırakırım
seni o pezevenk babanla! Siz bela mısınız, dün bir bugün iki!”
diye bağırdım.

“Bırak
kolumu, canım acıyor!” diyordu. O kadar sinirlenmiştim ki,
aynadan gözümün kanlandığını gördüm. Neden bu kadar
sinirlendiğime anlam bile verememiştim o an. Kolunu
bırakınca kolunu morarttığımı gördüm.
Yaptığım şeyi görünce sinirim yerini mahcubiyete
bıraktı. Melike ağlayarak, “Dayanamıyorum, lütfen Hüseyin
baba, bana yardım et. Kapıcı bir yandan, üst komşum bir
yandan sıkıştırıyor, ne olur yardım et, namusumu
iki paralık etmek istemiyorum ben, ama içimde bir kor var!” dedi.

Özür dileyip
ayağa kaldırdım, sarıldım. Oğullarımın ölümünü
duyduğum andaki gibi yüreğim sıkıştı.
Koltuğa zor oturdum. Melike halimi görünce endişe ile bir bardak su
getirdi. Yanıma oturunca elim Melike’nin süt gibi olan bacağına
değdi. Ateş gibiydi. O an gözyaşıyla
ıslanmış simsiyah gözleriyle öyle bir baktı ki, bende artık
kayış koptu. Elimdeki bardağı bırakıp, üstündeki bluzu
yırttım, sütyen üstünden göğüslerine saldırdım. Önce
itmeye çalıştı beni 2 saniye kadar, ama o da
dayanamamış kendini bana bırakmıştı.
Dudaklarına yapıştım. Bir yandan gömleğimi
çıkarmaya çalışıyor, bir yandan dudaklarını öpüyordum. Sikim vücudumun ve beynimin kontrolünü ele geçirmişti.

Masanın
üstünde ne varsa hepsini yere attım, onu masaya yatırdım. Eteğin
fermuarını açamıyordum. Masadan düşen makas gözüme
ilişti, alıp eteği kesmeye başladım. Bir yandan elimle
amına ulaşmaya çalışıyordum, ama bacaklarını
kilitlemişti resmen, ulaşamıyordum. En sonunda eteğini
kesmiş, külotlu çorabını parmaklarımla
parçalamıştım. Siyah külodu üstünden amına
ağzımı dayayıp, parmağımla klitorisini
okşamaya çalışıyordum. Bacakları gevşemeye
başlamıştı. Ona, “Melikem, ne istiyorsan ben
yaparım, başkasına gerek yok, senin ateşini biri
söndürecekse ben söndüreceğim!” dedim.

Ayağa
kalktım, ofisimin kapısını kilitledim. Melike’yi kolundan
tutuğum gibi dinlenme odasına soktum, kanepenin üzerine
yatırdım. Güçlendirici haplardan birini içtim. Gömleğimi tamamen
çıkardım. Bacaklarından tutup kanepenin ortasına çektim.
Elimi amına atınca nemlendiğini fark ettim. Zevk alıyordu.
Ağzımı tekrar amına dayadım, parmaklarımla
külodunu yana çekip yalıyordum. Melike halen kendini kasıyordu,
bacakları halen kapalıydı, ama yavaş yavaş
gevşiyordu. Bir süre sonra tamamen bacakları gevşemişti. 5
dakika sonra titremeye başladı. “Hüseyin babaaaa!” diyerek orgazm
olmuştu. Amı o kadar güzel ıslanmıştı ki, orgazm
olduktan sonra titreyen am dudakalarını bir süre izledim.

Bu
uyuşmasını fırsat bilip onu tamamen soydum. Memeleri büyüktü,
dekolteden bellli olduğu gibi. Dudaklarını öpmek için hamle
yaptım, yüzünü çevirdi. “Melikem sen yalvaracaksın öp beni diye,
içime gir diye, görürsün!” dedim. Tekrar amına yumuldum. O kadar uzun
süre yaladım ki, ağzımın tadı değişmeye
başlamıştı. Melike’den inleme haricinde ses
çıkmıyordu. Yorulsam da devam ettim. Elini başımın
üstünde hissedince, oldu bu iş dedim, daha hırsla şap şup
yalamaya devam ettim. Melike, “Hüseyin baba, Hüseyin baba!” diye
inliyordu. Titreyerek bir kere daha orgazm oldu. Artık bende dilimi
hareket ettirecek hal kalmamıştı. Ofisime geçip dolaptan su aldım.

Dinlenme odama
geri geldiğimde Melike sadece tavana bakıyordu. Yanına oturdum,
sadece üstüm çıplaktı. Eğilip sol memesini yalamaya
başladım. İrkildi, odaya girdiğimi fark etmemiş
gibiydi. “Melikem, seni kimselere bırakmam, sen artık benim
karım olacaksın, biz kader ortağıyız!” dedim.
Melike, “Bir şartla olur, beni hamile bırakmalısın,
bir çocuk istiyorum!” dedi. Dünyalar benim olmuştu. Yüzünü
okşayıp, “Melikem ne istersen o olacak!” dedim. Eğilip
dudaklarını öpmeye başladım. Çok acemiydi, dilimi
ağzına sokunca ağzını kaçırmaya
çalıştı. Bırakmadım. Israrımı anlayınca
kendini bana bıraktı. Pamuk gibi elleriyle kıllı
göğsümü okşuyor, uzun siyah ojeli tırnakları derimde ince
izler bırakıyordu.

Dudaklarımız
ayrıldığında, Melike, “Çok susadım!” dedi.
Yarım şişeyi verdim. O suyu yudum yudum içerken, ben
boynunu yalıyor, siyah saçlarından gelen kokuyla mest oluyordum. Ayağa
kalktım. Pantolonumu çıkardım, sikim donumun içinde bayrak
direği gibi dimdikti. “Hüseyin baba, bakabilir miyim?” diye
sordu o ince sesiyle. “Tabi bakabilirsin Melikem, ama artık ben senin
baban değilim, erkeğinim, kocanım, sevgilinim!” dedim. Az
önce ağzımla orgazm etmiştim, ama halen o masum utangaçlık
vardı üstünde. Donumu aşağı indirince ben bile
şaşırdım. Hiç bu kadar kalktığını
görmemiştim. Kendi yarağımdan korktum desem yeridir. Melike daha
da tedirgin olmuştu.

Elini tutup, “Elle
onu, öp onu!” dedim. Ellerken yüzü iğrenir gibi oldu. “Senin ateşini
o söndürecek!” dediğimde yüzüne kararlı bir tutum yerleşti
Melike’nin. Aniden eğilip, önce öptü, sonra başını
ağzına aldı. Boşalacak hale gelmiştim. Tekin
piçinin yaptığını aklıma getirmeye
çalıştım, daha uzun süre dayanmam lazımdı. Bu gece
Melike’yi ne kadar iyi sikersem, o kadar çok bana tekrar gelirdi. Yarağımın
başındaki zevk suyu rahatsız etmiş olacak ki, ağzını
aniden çekip yandaki çiçeğin saksısına tükürdü, suyla ağzını
çalkaladı. Dün gece İlayda’nın saksosundan sonra hayal
kırıklığıydı. Bırak daha döllerimi
yutmayı, yarağımın yarısını bile
ağzına almamıştı. Harbiden karşımda Sıfır
cinsel tecrübesi olan bir bakire vardı.

Eğildim,
amını yalamayı düşünüyordum. Ama kanepenin amına denk
gelen kısmını sırılsıklam görünce tekrar doğruldum.
Melike merakla bakıyordu. Yarağımı amına
hizaladım. Dün İlayda’ya yaptığım gibi tek seferde girersem
kızı cinsellikten soğuturdum. Çok cahildi çünkü Melike. O
acı zevkin önüne geçmemeliydi. Hafif hafif yarağımın
başını amına sürtmeye başladım. Melike inliyor, kanepenin
döşemesini çekiştiriyordu. “Melikem, önce acıyacak biraz,
ama sonra bulutların üzerine çıkaracağım seni!” dedim.
Başını hafif hafif sokmaya başladım, aniden kendini
kastı Melike. Bunu fark edince elimi memelerine atıp okşamaya
başladım, gevşiyordu biraz. Yavaş yavaş sikimi sokmaya
devam ettim. Sikim sanki bir yere takıldığında doğru
yerde olduğumu anladım. Eğilip, “Birazdan kocan olacağım!”
dedim ve dudaklarına yapışıp abandım. Çığlığını
ağzıma hapsetmiştim.

Kollarını
boynuma doladı, gözleri kısıktı. Biraz daha abanmaya
çalıştım. Yarağım artık ilerlemiyordu, dibini
bulmuştum. Biraz git gel yapıp yarağımı
çıkardım, kanı sildim. Tekrar içine giriyordum ki, Melike
titremeye başladı, sikimi adeta sağıyordu amı. Kendi
kendime (Tutmam lazım, boşalamam daha!) deyip durdum. Melike yine kanepeye
yığıldı. Yarağımı yavaş yavaş
geçirdim amına. Dardı ve çok sıcaktı. Git gele
başladım. Melike’nin sesi soluğu kesilmişti. Benimse ne
bacaklarımda derman, ne kolumda güç kalmıştı. Uzanıp kanepenin
başına elimle dayandım, bir bacağını omzuma
aldım. Sert sert sikmeye başladım. Her ittiğimde memeleri
oynuyordu…

Sonlara geliyordum.
Yarağımı sertçe dibine kadar soktuğumda Melike öyle bir çığlık
attı ki, gece olmasaydı rezil olmuştum tüm şirkete. Boşalamaya
başladım, ama döllerim sanki yarağımın deliğinden
çıkamıyordu. Yarağımdan çıkamayan döller
canımı yakmaya başlayınca, Melike
gevşesin diye baldırını çimdikledim. Melike’nin bu çimdikle
amı da gevşemişti. Döllerim rahat rahat amına akmaya devam
etti.

Ayağa kalkacak derman kalmamıştı. Halen vücudunda
bazı kasları istemsizce titreyen ateş parçası Melike’min
üstüne yığıldım.

[Hüseyin]