İstanbul Escort Sexy Lina İstanbul Escort Kristina İstanbul Escort Melek İstanbul Escort Alera İstanbul Escort Elizza İstanbul Escort Maya İstanbul Escort Melisa İstanbul Escort Talia İstanbul Escort Sinem İstanbul Escort Larissa

Tatlı Komşum! (9) Fantastik Seks Hikayeleri!



Tatlı Komşum! (9) (Furkan 31 Y., Manisa)







Pazar gecesi
sabaha karşı telefon çaldı. Ebru, “Cevat’a birşeyler
oldu, ambulans çağırdım, hastaneye gidiyoruz!” dedi.
Hastaneye gittiğimde öğrendik. Yüksek tansiyondan beyin kanaması
geçirdiği söylendi. Sonraki 15 gün boyunca ameliyat olup hastanede yattı.
Anevrizma temizlenmesine rağmen felçli olarak kaldı. Sadece
bakışları vardı. Ama çocukları bile üzülmedi desem
yeridir. Hem gündüz hem de gece için 2 ayrı hemşire tutulup evde
bakım yapılmaya başlandı. Bu da bizim neredeyse
işimize geliyordu. Gece çocuklar uyuduktan sonra ya ben gidiyordum, ya da
Ebru bana geliyordu.

Haftada bir gün Pazar
günleri kahvaltıda çocuklarla bir araya geliyor, sonra da Cevat’ın
odasına geçip ben işle ilgili gelişmeleri, Ebru da
çocukları ve kendi işini vs. anlatıyordu. Cevat boş gözlerle
bakıyor,
arada gözlerini kırpıyor, ama bizi anladığına dair bir
işaret göstermiyordu. Biz yine de her Pazar yarım saat bunu
yapıyorduk. Ebru, çocukların babalarının odasına hiç
girmediklerini söylüyordu.

Bir akşam Ebru bana gelecekti. Güzel bir masa hazırladım. Tabii ki herşey dışardan, bana
tabaklara koyup servis etmek düşmüştü. Masaya 3 servis açtım ve
Hatice’yi de çağırdım. Ebru gelip masayı gördüğünde
daha masaya oturmadan tekrar zil çaldı. “Geçen sefer Ayşe ile sen
sürpriz yapmıştın, bu kez sürpriz yapma sırası bende!”
dedim. Tanıştırdım. Ebru çok sessiz, uzak ve düşünceli
kalmıştı. Açıkcası bu beni bir an için korkuttu. Önce
Hatice kendi hikayesini anlattı. Ebru işte o an yüzünde tuhaf bir
rahatlama hissiyle, “İkimiz de kocada şanssız ve sevgilide
şanslı çıktık desene!” deyip kendi hikayesini
anlattı. O gece yine müthiş geçti.

Ebru ve Hatice
sabah çocuklarını okula göndermek için çıktıklarında,
gece boyu çok az uyumuş, kah sevişmiş, kah sohbet etmiştik.
Ebru oteli, Olga, Boris, Aishe, son gece katılan barmen ve Ayşe ile
olayları anlattı. Hatice de Bursa gezisini, Büşra ve Mert’i. O
kadar iyi anlaşıp, daha önce yaşamadıkları
şeyleri birbirlerine anlatırken, tekrar o anları
yaşayıp heyecanlanıyorlardı ki, ben arada sessiz sadece
onları izlemekle yetiniyordum.

Çırılçıplak
üç beden yatakta yanyana yatarken, ortadaki Ebru aynı gecede 5 farklı
yarak tarafından neredeyse her deliğinden ayrı ayrı
sikildiğini anlatırken Hatice kopmuş bir şekilde, gözleri
kapalı Ebru’nun amını parmaklıyor, Ebru da Hatice’nin
götüne soktuğu parmağını yarak gibi kullanıp, ikisi de
birbirini gaza getiriyordu. Ebru, “Düşünsene, benimkinin kalkmayan
yarağı ile yıllarca uğraştıktan sonra bir gecede
hem sevgilim, hem otelde tanıştığım bir kabuklu sikti
ve üç ter kokulu hırpani herif üstümden geçti!” diyor, Hatice sanki o
anları kendi yaşarcasına götündeki Ebru’nun parmağına
daha fazla abanıp neredeyse 4 parmağını Ebru’nun amına
sokmaya çalışıyordu.

Ben onları
dirseğimin üzerinde seyrederken, arada öpüşmeye ve birbirlerini
parmaklarıyla sikmeye devam ettiler. Ebru da Hatice de özellikle
serserilerin tecavüzüne takmış, bundan müthiş zevk alır
şekilde konuyu oraya çeviriyor, Ebru, “Adam acımadan direk soktu
götüme, çok acıdı ama içimin yağları eridi!” dedikçe Ohlar
Ahlar havada uçuyordu. İkisi de orgazm olup, birkaç dakika dinlendikten
sonra ikisi de bana masumane bakıp, beni aralarına aldılar ve
iki tarafımdan vücudumun her yerini yalayıp öptüler.

Bir yer bulup, tüm
bu ekibi bir hafta sonu toplama kararı aldık. Hatice, Bozdağ’da
bir yayla evlerinin olduğunu, orada toplanabileceğimizi söyledi.
Herkes programlarını kontrol etti ve 3 hafta sonra Cumartesi
sabahı buluşup Pazar akşamı dağılacak
şekilde sözleşildi. Sadece Ayşe Ebru’nun yerine dükkanda
kalacağı için Cumartesi akşamüzeri dükkanı kapatıp
gelecekti…

Benim arabayı
Ayşe’ye bıraktık. Cumartesi sabahı ben, Ebru ve Hatice bir
sürü malzeme düzüp eve gittik. Burası Bağevinden daha çok kocaman bir
salon ve mutfak, devasa veranda, üst katta 4 adet ebeveyn banyolu yatak
odası olan, meyve ağaçları kaplı bir ön bahçe içinde yüksek
duvarlarla kaplı kapı girişinde bir bakıcı evi bulunan
bir bölümünde üzüm bağı olan, birkaç yüz metre arkada bina
çatıları vardı ama bunlar da arazi içindeydi.

Hatice, “Burayı
rahmetli kayınpeder kendi zevkine göre yaptırmıştı.
Arka tarafta depolar, çiftlikte çalışanların kaldığı
binalar, küçük bir şaraphane var. Ama bu bölüm ayrı burası gibi duvarlar
içinde çiftliğin geri kalanından ayrı bir yer. Burda bekçi
olarak bir aile var, ama aynı zamanda çiftliğinde kahyası adam.
Ben pek gelmem, bu üçüncü gelişim bunca yılda. Ama Ahmet ayda birkaç
kez gelir, gece kalır, kontrol eder dedi.

Yaşları
35-40 arası bir çift gelip arabadaki malzemeleri çıkarıp, bize, “Hoşgeldiniz!”
dedi. Yanımıza o kadar çok alkol almıştık ki, ikisinin
de (Ne oluyor burda?) der gibi bize baktığını hissettim bir
an. Adam, “Hatice hanım bunlara gerek yoktu, çok kaliteli
şaraplarımız var, kendi bağımızdan!” dedi
sitem edercesine. Hatice de, “Haklısın, ama misafirler çok,
arkadaşımın doğumgününü kutlayacağız da…”
diye mazeret uydurdu…

Öğlen için yapılan
yemeklerden yedik. Biraz bahçeyi dolaştık. Neredeyse
sözleşmiş gibi Boris ile Olga, Aishe aynı araçla, Büşra ve
Mert ayrı araçla konvoy halinde geldiler. Onların
eşyalarını da içeri taşıdı kadın ve adam,
kırık Türkçeli iki Rus, kırık Türkçeli bir zenci kadın
ve bizim gruba aval aval bakarak. Herkes hayran hayran etrafı
dolaştı, sonra da odalarına yerleşti. Kahya Halil
akşam yemeği için Mangal yaktı. Karısı Hülya bahçenin
mamullerinden hazırladığı çeşit çeşit salatalar,
turşular, mezeler ve bizim getirdiklerimizle masayı kurdu verandaya…

Baharın o
muhteşem ılık havasında içkiler içilmeye başladığında,
zaten herkes birşeyleri özlemiş halde kıpırdanmaya
başladı. Halil ve Hülya müsaade isteyip çekildiler. Boris Ebru’yu çok
özlemiş, tüm gece masa altından heryerini
mıncıklamıştı. Hatice ile Aishe Mert’in iki
tarafında, biri eğilmiş yarağını emerken,
diğeri dudaklarına yamulmuş nefessiz öpüşüyordu. Olga ve
Büşra da hem içkilerini yudumluyor, hem de biri yarağımı
avuçlamışken, diğeri boynumu emiyor, öpüyordu. Tam o sırada
bir korna sesi duyuldu, Ayşe gelmişti.

“Bensiz mi
başladınız?” deyip, direk Boris’le Ebru’nun yanına
gitti. Ebru’dan dinlediği bu kabuklu yarağı merak ediyordu sanırım.
Masanın üzerinde, kenardaki koltuk takımında, her yerde
öpüşen, birbirini yalayan insan doluydu. Bunca hareket içinde meyve
ağaçlarının altında karartılar dikkatimi çekti.
Kızları birbiriyle öpüşür bırakıp, “Tuvalete
gideceğim!” dedim. Mutfaktan dışarı arkaya açılan
kapıdan çıkıp, meyve ağaçlarının arkasından
dolaştım. Gördüğüm manzara müthişti.

Hülya
ağaçların arasında domalmış, biri arkadan amına
sokmuş, biri ağzına vermiş, iki gencin arasında
sikişiyordu. Üçü de verandada dönen seks oyunlarına gözlerini
dikmiş, kendilerini kaybetmişlerdi, geldiğimi bile
farketmediler. “Kolay gelsin!” dediğimde gençler de Hülya da
doğruldu, ne yapacaklarını bilemez halde bakakaldılar. “Halil
nerde, kim bunlar?” dedim. Hülya, “O sızdı mangal
başında rakıları çekince! Zaten tüm gece masa altından
okşamalardan azmıştım, bunları çağırdım
ben de. Bunlar Halil’in yeğenleri, 5 yıldır Ahmet bey’le Halil
sikişmeye başlayalı beni bunlar sikiyor!” dedi. “İyi
iyi! Şimdi cezalısınız, bu gece bize
katılacaksınız!” dedim. Üçünün de gözleri parladı
resmen.

Bizimkilerin
yanına gidince, “Misafirlerimiz var!” dedim. Hep beraber salona
geçtik. Sonrasında, yerlerde, odalarda, koltukta, mutfakta sikiştik. Bir
ara Boris Hülya’yı kendi bekçi kulübesine doğru domaltmış verandada…
Yani hemen hemen bütün kadınlar bütün erkekler tarafında sikilerek,
sabaha karşı yorgun sızıp kaldık…

Öğlene
doğru Hülya’nın hazırladığı müthiş
kahvaltı masasında otururken araba sesi geldi. Ahmet gelmişti. O
iki genç eve girip gözden kayboldu. Ahmet gelip hepimize, “Hoşgeldiniz!”
dedi. Karısını yanağından öpüp, o da masaya geçti
bizimle kahvaltı etti.

Kahvaltıdan
sonra, Ahmet, “Dostlar burası artık hepinizin yeri biliyorsunuz,
haber bile vermenize gerek yok. İşte Hülya ile Halil de burda, siz
onları onlar sizi tanıdı, ne zaman isterseniz gelip dinlenin,
eğlenin. Bozdağ kar turizminde de iyidir! Şimdi bana müsaade
işlerim var!” dedi gitti. Ben Hülya’ya soran gözlerle bakınca, “Önce
çiftliği gezerler, sonra bizim evde…” deyip meşhur pompa
hareketini yaptı. Hepimiz gülüştük.

Akşamdan beri
Boris en çok Hülya ve Hatice’ye, ben Büşra’ya ve Olga’ya, Mert ise
Aishe’ye ilgi gösteriyor, en çok onlarla oluyorduk. Ebru ve Ayşe ise
gençlere takılmıştı. Gerçi Olga, Hülya ve Büşra da
gençlerin tadına bakmıştı, ama içeri geçince, gençler
akşamdan beri dokunamadıkları Aishe’nin iki yanına oturdu. Mert
biraz bozuldu, ama belli etmedi. O öğleden sonra herkes enerjilerini
sonuna kadar kullandı.

O hafta içi ne ben
kadınları aradım, ne de onlar beni. Birdahaki hafta sonuna kadar
hepimiz ancak dinlenip kendimize gelebildik.

[Furkan]