Nasıl Yani? (3) Fantastik Seks Hikayeleri!



Nasıl Yani? (3) (Kerim 31 Y., İzmir)







Ertesi gün güzel
bir portföy de Funda için ayarladım. Sonra da Elif’e, büroda olduğumu, gelebilirse gelmesini yazdım. Ama bir hinlik geldi
aklıma. Yarım saat sonra geldi. “Aşkım özledin
mi beni?” diye sarıldı. “Evet özledim, ama kötü haberlerim
var!” dedim. “Ne oldu?” dedi. “1.500 Dolar zarardasın,
çok kötü düşüşte piyasalar!” dedim. Önce yüzü asıldı,
sonra gülümsedi ve “Geçen hafta Salı günü, yani 8 gün önce buraya
geldiğimde 3.750 Dolar param vardı, o duruyor, sayende 14.000 Dolara
yakın param daha var işleyen, gerisi kardan zarar. Üstüne üstlük de, sikişmek
için can attığım ve beni sikmesini çok sevdiğim bir
sevgilim var şimdi!” dedi gülerek.

Beklediğim
cevap bu değildi, ama etkilendim. Onu alıp çekyata götürdüm. Bir gün
önce İzmir’deki bir Seks Shoptan aldığım ve sabah kurye ile
gelen oyuncakları ortaya çıkarmadan önce, dişleye dişleye
amcığını emdim. Sonra oyuncakları çıkarıp, kalçalarına
vurmaya başladım, küçük, kısa ama net vuruşlar
yapıyordum. “Ohhhh, aşkım bana oyuncaklar almış,
kısrak mı oldum ben şimdi? Bin kısrağına
aşkım!” diye seviniyordu. Amına soktum vibratörü,
çalıştırdım. Vibratör titremeye
başladığında Elif vibratörden daha fazla titriyordu.
Yarağımın kafasını götüne dayadığımda,
“Aşkım ikisi aynı anda mı sikecek beni, ohhh!”
diye inledi. Sadece yarağımın kafasını soktuğumda,
o eliyle viratörü tutmuş amına itiyordu. Kafası girmişti
yarağımın, ama daha fazla girmiyordu. “Bastır
aşkım, hepsini sok!” diye yalvarıyordu adeta. “Çok
acıyor, ohhhhh, çok ama çok acıyor!” diye inliyordu. Korkmaya
başlamıştım ben bu kadından…

Öğlen Elif
giyinip giderken kamerada arkasından baktım. Resmen apış
apış yürüyordu. Kapıyı açıp dışarı
çıkarken bir el kapıyı tuttu. Funda’yı gördüm bir an
kapıda. Eyvah sıçtık dedim içimden. Zili çaldı. Kapıyı
açtım. Birşey yokmuş gibi, “Hoş geldin!” dedim,
ama içerisi resmen seks kokuyordu. Elif de ben de çok terlemiştik. Her ne
kadar içerdeki odada sevişsek de, havada o ağırlık
vardı ve ben camları açıp havalandıracak zaman
bulamamıştım.

Funda oturup,
“Ya enişte, bu kapıda
karşılaştığım kadın sizin eski evdeki üst
katta oturmuyor muydu?” dedi. “Kim? Hangi kadın?” dedim.
“Bilmem, ablama sorarım adını!” dedi. O an
aklımdan onlarca seçenek geçti. Mantıklı gelen tek fikir, “O
da senin gibi parasını çalıştırmamı istedi. Ama
hayır dedim. Dün sana anlattığım gibi ona da riskleri
anlattım!” dedim. Funda, “Eee, ne dedi?” diye sordu. “Gözü
korktu, Üç kuruş biriktirdik o da gitmesin dedi!” dedim. Funda, “Kadın
bir tuhaf yürüyordu?” dedi. “Farkettim, sanırım
rahatsız!” dedim. Sinsi bir şekilde gülümseyip, “Enişte
yoksa sen bu kadınla bir haltlar mı yiyorsun?” dedi. “Evet,
az önce düzüp yolladım!” dedim gülerek. Funda, “Yaparsın,
senden beklerim, ama düzmemiş, resmen
yamultmuşsun kadını!” dedi kahkahalarla.

Funda ile ilk kez böyle konuşuyorduk. “Neyse,
hayırdır?” dedim. “Demiştim ya, 250 Dolar daha
getirdim!” dedi. Kocasını sevmediğimi biliyordu.
“Senin öküzden mi bu paralar?” dedim. “Yok enişte…”
dedi yere bakıp, “O öküzden kurtulmak
için!” diye ekledi. Kahkahalarla gülmeye başladım. “Neden
güldün?” dedi. “Senin parayı 10 günde trilyon yaparım o
zaman :)” dedim. “Yap, ödülün hazır :)” dedi
hınzırca. Baldızla birbirimize mi yürüyorduk, anlamadım.
“Eee anlat bakalım!” dedim. “Bıktım,
bencilliğinden, patavatsızlığından,
dangalaklığından, avukatlık diploması almış
ama insanlıktan sınıfta kalmış. O yüzden kendimi
sağlama alıp hayatımdan tümden silmek istiyorum! Ama kimsenin
haberi yok, ablam mutsuz olduğumu biliyor ancak o kadar!” dedi.

“O zaman
işin kolay, paran çok güzel çalışacak! Ama…” dedim.
“Ama?” dedi. “Ablan bunu da bilmiyor, kapıdan
çıkanı yani!” dedim. “Tamam be enişte, aramızda
kalır! Madem kartlar açıksa enişte, 1.5 yıldır ben de biriyle
görüşüyorum. Benim boynuzlunun bir iş arkadaşı!” dedi. Yarım saat detayları konuştuk. O ara gözüm
ekrandaydı, Funda’nın para 2.100 Dolar oldu. “Amacına çabuk
ulaşacaksın, üç katı oldu paran :)” dedim. “Biricik
eniştem!” dedi, boynuma sarıldı, yanağımdan öpüp,
“Öküz arar birazdan, ben eve gideyim!” deyip gitti. Karar verdim
baldızın portföy kaybetse bile ben takviye edecektim.

Az sonra Elif’ten
mesaj geldi. “Aşkım ne yürüyebiliyorum, ne de oturabiliyorum,
ama müthiş mutluyum, birisi anlayacak diye de ödüm kopuyor, ama şu an
bile orda olup sikişmek istiyorum :)” yazmış. “Gel o
zaman!” yazdım. “Ciddi misin?” dedi. “Evet!” diye
yazdım. 14:00’de geldi. Kapıdan girince, “Aşkım, öyle
siktin ki beni, zor yürüyorum, ama acı o kadar zevk veriyor ki, daha çok
canım yansın istiyorum!” dedi. Oyuncaklarımın
tamamını görmemişti daha, aldığım göğüs
klipslerini göğüs uçlarına taktım. Zinciri çekince,
“Ohhhhh, bu ne?” diye inlemeye başladı. Buna benzerini de
klitorisi için almıştım, onu da taktım. Zincirleri çektim,
“Ahhhhhh, aşkımmmm, kopart!” diye inlemeye
başladı.

Bu bana zevk
vermese de onun bu inleme ve bağırışları yetiyordu.
Sırtını döndürüp domalttım, aldığım en iri
vibratörü götüne soktum. Zincirlerini çekerek klitoris ve göğüs
klipslerini hareket ettire ettire vibratörü götünde titreterek kökleye kökleye
siktim. Çığlıkları sokaktan duyuldu mu acaba diye korkuya
kapılırken, ağzını bağlamak aklıma geldi. Acıdan
mı, zevkten mi, artık hangisinden bayıldı bilmiyorum,
bayılana dek siktim. Bayıldığında bir an korktum,
kolonya alıp eline yüzüne sürdüm. 2 dakika sonra kendine geldi.
Yardımımla çekyatta oturdu. Gözlerini kırparak, “Nasıl
bir kadın oldum ben böyle? Ne diyorlar bunun adına?” dedi. “Mazoşist!”
dedim. “Acı hissetmek bu kadar zevk verir mi insana?” dedi. “Sanırım
veriyormuş!” dedim.

Bir saatte ancak
toparlandı. Kafası tam yerine gelmese de kalkıp giyinip gitti. Yarım
saat sonra da mesaj attı, “Kendi halimden soramadım, sen
boşalabildin mi?” diye. Tam o sırada özel bilgisayarımdan,
düğününde, kayınpederin yazlıkta, bizim havuzda çekilmiş Funda
fotoğraflarına bakıp 31 çekiyordum…

Akşam
herzamanki rutinden sonra telefona mesajlar geldi. İlki Elif’ten, “Ben
yarın gelemem sanırım, halen titriyorum!” yazıyordu. “Dinlen
güzelim, çok yoğun haftaydı!” yazdım. Diğer mesaj Funda’dan
idi, “Biri ile paylaşmak çok iyi geldi!” yazmış. Ben
de, “Herşeyi paylaşabileceğin biri olmak dileğimle!”
yazdım. “Öylesin zaten, bilmiyor muydun?” yazdı.
“Nerde öküz?” dedim. “Müvekkili ile yemeğe çıktı
güya, bu saate yemek mi kalır, kimbilir nerde! Amaan, benden uzak olsun
da!” yazmış. “Sevgilin nerede?” yazdım. Üzgün
suratla, “Karısı doğuruyormuş!” yazdı. “Ohaaa!”
yazdım. “Ha ha ha!” yazdı, sonra da, “Yarın
işin var mı, benim öküz iki günlüğüne bir dava için İstanbul’a
uçacak, moralim çok bozuk!” yazmış. “Sabah gel,
çıkarız!” yazdım. “Gelmeyeyim, beni bir yerden al!”
yazdı. Anlaştık.

Sabah 10:15’de
evinin iki sokak ilerisinden aldım. Üstünde krem rengi bir tişört,
altında yırtık pırtık bir kot vardı. Karıma,
(İzmir’e gidip SPK kayıtlarımı yenileyeceğim,
akşam ancak dönerim!) demiştim. Funda’ya, “Bugün senin, nereye
gitmek istersin?” dedim. “Açım, kahvaltı yapmadım!”
dedi. Önce Balçova’daki Outlettte kahvaltı mekanına götürdüm. Güzel
bir kahvaltı sonrası, “Hadi atla!” dedim.
“Nereye?” dedi. “Çeşme’ye!” dedim. “Çok
uzak!” dedi. “Boşver!” dedim. “Ne yapacağız
orda, ne havlu aldık, ne bikinilerim yanımda!” dedi.
“Alırız!” dedim. Birden ağlamaya başladı. “Neden
ağlıyorsun şimdi?” dedim. “Benim öküzler senin 10 da
birin olsaydı…” dedi. İşte ilk o zaman elini tutup omzuma
doğru çektim. “Boşver şu şerefsizleri bugünlük!”
dedim. Otobana çıkıp Çeşme’ye sürdüm.

Ona en çok
beğendiği bikiniyi aldık, bana da şort, bir iki malzeme
daha. Beachlardan ilkine sürdüm arabayı. Altımızda pahalı
araba olunca kapıda karşılayıp özel loca ayarladılar.
Funda gün boyu kah ağladı, kah kahkahalarla gülüp, absolut enerjiyi
içti. Akşam üzeri, “Otelde kalalım mı?” dedim. Usulca,
“Ablama ne diyeceksin?” dedi. “O bende!” dedim.
Karımı arayıp, buradaki şubenin
ayarlayamadığını, İstanbul’a borsaya geçeceğimi,
işim biter bitmez döneceğimi söyledim. Funda da öküzü arayıp,
“Annemlerin yazlığa geldik hazır sen yoksun diye, ne zaman
döneceksen haber ver!” diye yazdı. Karşıdan gelen cevap,
“İyi tamam!” oldu…

Funda hafif
çakır keyfti plajdan çıkarken. İnternetten bulup yer
ayırttığım otele vardık. Resepsiyonda tek oda
ayırttığımı görünce, kulağıma eğilip,
“Enişte beni mi sikeceksin?” dedi. Kulağına
dudaklarımı dayayıp, “Vereceksen neden olmasın?”
dedim. Gülüştük 🙂 Odamıza çıkıp, nedense ayrı
ayrı duş aldıktan sonra, acıktık deyip yemeğe
indik. Oradan da kalkıp birkaç mekan gezdik…

Sabah
uyandığımda ikimiz de birbirimize
sarılmıştık, ama kıyafetlerimiz üzerimizdeydi.
“Funda!” diye dürttüm, gözlerini zor açtı. Birşey
söylemeden kahvaltıya indik. Ordan havuza geçtik. Ben tişörtle
giriyordum havuza, karıma neden bronzlaştığımı
açıklayamazdım. Ama Funda yeni aldığımız ve öküzü
olmadan giydiği en rahat bikini ile yüzüyordu. Kenardan izleyenlere göre ben
tam magandaydım.

Bir ara lavaboya
gidip döndüm. Şezlonguma otururken Funda gülüyordu. “Ne oldu?”
dedim. “Çaktırmadan bak, şu barda somurtup oturan kel herif var
ya, sırtı dönük…” dedi. “Evet?” dedim. “Az önce
sen kalkar kalkmaz yanıma gelip, (Sizinle 3 günlük bir tatili nasıl
ayarlarım?) diye sordu. Ne diyorsunuz beyefendi? diye sorduğumda da,
senin gittiğin tarafı işaret edip, (O adamdan sonra, sizinle 3
gün tatil için kimle görüşeceğim?) dedi. Saçmalamayın beyefendi,
o benim kocam! dediğimde, (Pardon, pardon!) deyip bir
kaçışı vardı ki, görmeliydin!” dedi.
Kahkahalarımız adama ulaştığında, adam bardan
kalkıp nasıl kaçtı görülmeye değerdi 🙂

Akşam üstü
Funda, öküzünü aradı. O da, “İşim uzadı, yarın
dönerim belki!” diye cevap verdi. Ben de karımı arayıp,
işimin uzadığını, yarın döneceğimi söyleyip,
havuz başından selfie attım. Tabii ki yalnız olarak :)

İkinci gün
gezdik eğlendik. Akşam da güzel bir balıkçıda bir ufak
rakı içtik. “Bu akşam son akşam, hemen otele dönelim mi,
yoksa gezelim mi?” dedim. “Otele dönelim!” dedi. İki gündür
odada soyunuyor, duş alıyor, giyiniyor, ama en küçük bir şey
yapmıyorduk. Sanki sessiz bir anlaşma yapmış gibiydik. Sadece
dün gece giyinik ve sarılarak uyumuştuk. Daha doğrusu
sızmıştık.

Oda servisine bir
şişe şarap, meze tabağı söyledim. Şortu giyip
balkondaki masaya geçtim. O da içeri girip üstünü çıkardı ve “İç
çamaşırlarıyla balkonda oturamam!” deyip benim tişörtümü
giydi. Benim tişört ona elbise gibi oldu. “Biliyor musun, ablamı
kıskanıyorum. Uzun zamandır kıskanıyordum, ama şu
son iki gün… Başkası olsa odaya girer girmez mal bulmuş
mağribi gibi saldırırdı. Ama sen sadece şefkat ve ilgi
gösteriyorsun ve benim de en çok ihtiyacım olan şey bunlar.
Hayatımda bu kadar yoğun duygular yaşadığım hiç
olmadı. Mutluluk, şımartılma, heyecan, istek…” dedi
sustu. Elini tuttum. Başını omzuma koydu ve “Teşekkür
ederim!” deyip boynumdan öptü. Ben de, “Bu kadar güzel bir
kadınla bu kadar güzel iki gün için ben teşekkür ederim!” deyip
alnından öptüm.

“Enişte,
ben 1 ve 2 nolu öküzleri hayatımdan çıkarmaya karar verdim,
yanımda olacak mısın?” dedi. İşte o an çenesinden
tutup gözlerine baktım, “Sen istediğin sürece hayatım!”
dedim ve uzanıp dudaklarından öptüm. Kolumu omzuna atıp,
sımsıkı kendime çektim. Elini göğsüme koyup iyice sokuldu.
Rakı üstüne şaraptan sonra mışıl mışıl
uyuduk birbirimizin kollarında…

Sabah öpücükleri
ile uyandım. Kahvaltıdan sonra yola çıktık. Funda çocuklar
gibi şendi. O çoşkusu bana da yansıyordu. Evinin
yakınında bırakıp, büroya geçtim. Hesabı kitabı
kurcaladım biraz, ama canım çalışmak istemiyordu. Eve
geçtim. Karım izin almış evdeydi. İki gece boyunca
sevişemediğim Funda’nın yerine evire çevire karımı
siktim. Karım da oldukça memnun olmuştu. (Adam iki gün
İstanbul’da kaldı, ama bana sadık!) diye mi düşündü nedir,
etrafımda pervane oldu tüm akşam. Gece Funda’dan mesaj geldi. “2
numaralı öküze yol verdim!” yazmış. Ben de, “Sabah
ofise uğra, detaylı konuşalım!” yazdım. Sonra Elif’ten
mesaj geldi, “Ne zaman döneceksin İstanbul’dan?”
yazmış. Ona ise, “Yarın akşam!” diye cevap
verdim.

Sabah
işyerine yürüyerek gittim. Saat 10:00 gibi poğacalar, keklerle Funda
geldi. Oturup çaylarımızı içerken portföyüne baktım. Funda’ya,
“2 numaralı öküz gitti. 1 numaralı öküzün de gitmesi için ne
kadar para seni garantiye alır?” dedim. Funda, “Evi
isteyeceğim, evi verirse, çok değil, beni idare edecek, kimseye muhtaç
etmeyecek bir aylık gelirim olsun istiyorum. Biliyorsun hiç
çalışmadım, çalışmadan yaşayabilmeliyim!”
dedi.

Ayağa
kaldırdım, belinden sarıldım, o da boynuma doladı
kollarını. Ona, “Biliyorsun, istersen hemen boşanma davasını
açabilirsin, ben sana bakarım!” dedim. Onu o kadar çok istiyordum ki,
dudaklarını dudaklarıma aldım. Funda, “Metresin olur musun
diye soruyorsan, hayır! Ama sevgilim olur musun diyorsan, zaten
olmadık mı, 3 gündür aklımı fikrimi aldın!” deyip
bu kez o dudaklarını dudaklarıma sapladı. Dudaklarımızı
ayırmadan birbirimizi soymaya başladık. Dudaklarımız
ve dillerimiz hiç ayrılmadan kucağıma alıp masaya oturttum.
Üç gündür defalarca birbirimizi çıplak görmemize rağmen ilk kez
çıplak olarak dokunuyorduk birbirimize. Dudaklarından boynuna, ordan
göğüslerine indiğimde, başımı tutup dudaklarına
çekti. “Boşver, hazırım zaten!” dedi.
Yarağımı amına soktuğumda, bacaklarını belime,
kollarını boynuma kilitledi. Sakin, ama düzenli hareketlerle içinde
gidip gelirken, yıllarca bu anı beklemiş gibi öpüşüyorduk.
Birkaç dakika içinde nefes nefese boşaldık.

Ertesi gün Elif’e
measaj yazdım, “Hızlı gidiyoruz, seni ofise girip
çıkarken gören olmuş, sıkıntı çıkacak, biraz ara
verelim. Karıma söylemekle tehdit ettiler!” deyip
uzaklaştırdım. Funda 3 ay içinde boşandı. Öküz
oturdukları evi vermedi, ama yarı ev parası verdi.
Yaptığımız plan gereği karıma yakalandık, büyük olay çıktı, tabii ki ailesi Funda’yı
evlatlıktan reddetti. Karım da benden boşandı. Benim
işim rahattı, evi, arabayı karıma bıraktım.
Oğlum annesi ile kalmak istedi.

Alaçatı’da
güzel bir ev aldım, kendime güzel bir ofis kurdum evde. Funda ile evlendim,
bir kızımız ve bir oğlumuz var. Büyük oğlum da ara
sıra teyzesi, babası ve kardeşlerini görmeye geliyor,
kalıyor. Her gün, her saat dokunmaktan, seyretmekten ve konuşmaktan
bıkmadığım bir karım var!

[Kerim]




Yorum yapın